Küresel çevre sorunlarına kolektif çözüm arayışları ve yönetişim
İnsanoğlu yüzyıllar boyunca doğayı sınırsız bir kaynak olarak görmüş, onu hor kullanmış, kirletmiş ve çevre sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler giderek doğanın aleyhine bozulmaya başlamış, insanlığın elindeki üretim, yöntem ve mekanizmaları k...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi 2010 (24), p.331-344 |
---|---|
1. Verfasser: | |
Format: | Artikel |
Sprache: | tur |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | İnsanoğlu yüzyıllar boyunca doğayı sınırsız bir kaynak olarak görmüş, onu hor kullanmış, kirletmiş ve çevre sorunlarının ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler giderek doğanın aleyhine bozulmaya başlamış, insanlığın
elindeki üretim, yöntem ve mekanizmaları karşısında doğanın kendini koruma ve yenileme kabiliyeti azalmış ve bazı yerlerde
çevresel bozulma hemen hemen tamamıyla telafisi mümkün olmayan bir hal almıştır. Bununla birlikte çevre sorunlarının sınır
tanımayışı, sorunun yalnızca bir ülkeyi ya da bölgeyi değil, yeryüzünün tamamını etkilemesine neden olmaktadır.
Yeryüzünün bugün karşı karşıya bulunduğu çevre sorunlarının bu "küresel" niteliği, insanoğlunu sorunların giderilmesi
noktasında, temel sorumluluğu üstlenmek zorunda bırakmıştır. Çevre sorunları ile ilgili önlemlere yönelik hızla yaygınlaşan bu
arayış ve girişimler, 1960'lı yıllardan itibaren hem toplumların gündemlerinin, hem de küresel düzeydeki çevre politikalarının
belirlenmesinde etkili olmaya başlamıştır. Bu çerçevede uluslararası alanda atılan ilk adım, 1972 yılında toplanan Stockholm
Konferansı'dır. Konferans'ta, ülkelerin gelişmişlik farklarından hareketle, kalkınmanın temel hedef olarak görülmesi ve çevre
koruma girişimlerinin ülkelerin kalkınma amaçlarını engelleyici bir unsur olarak algılanmaması gerektiği ortaya konulmuştur. Bu
bağlamda "sürdürülebilir kalkınma" kavramı ekonomi, çevre ve toplum arasında kurulmak istenen dengenin yeni bir anlatımı
olarak ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir kalkınmanın hedeflerine ulaşılması ve kurumsallaşması noktasında yönetişim yaklaşımı temel
destek mekanizması olarak önerilmektedir. Diğer bir ifadeyle yönetişim yaklaşımı, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ve
küresel çevre sorunlarıyla mücadelede çok aktörlü, katılımcı bir yönetim modeli olarak uluslararası gündeme yerleşmiştir.
Literatürde çevresel yönetişime ilişkin çalışmalar ağırlıklı olarak konuya sürdürülebilir kalkınma perspektifinden yaklaşmakta;
çevre sorunlarının küresel dayanışma ve işbirliğini gerektirdiği ve çözümünde çok aktörlülüğün esas alınması gerektiği üzerinde
durmaktadırlar. Bu bakış açısı, bu çalışmanın da sorunu ele alış biçimini şekillendirmiştir. Bu kapsamda küresel çevre sorunlarına
çözüm arayışlarında, öncelikli olarak "kalkınma mı, çevre mi?" sorusuna cevaben ortaya konulan sürdürülebilir kalkınma kavramı
değerlendirilerek, kavramın çevresel yönetişimle olan bağlantısı, bu ilişkide ulus-devletler, uluslararası örgütler, si |
---|---|
ISSN: | 1302-1796 |