Metaforik dönüştürme biçimleri ve efendi-köle diyalektiği bakımından Beyaz Kale
Sanat, rutinleşmenin körelttiği dünyayı, farklı açılardan yeniden görmemizi sağlarken verili olanı genellikle dışlar, formunu bozar ve başka bir biçimde tekrardan üretir. Sanatçı, dünyayı ve insanı dilde deneyimlerken körelen algılama biçimimizi sağaltmak uğruna metaforik dönüştürmeler de yapar. Gen...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Bilig (Ankara) 2009 (50), p.119-130 |
---|---|
1. Verfasser: | |
Format: | Artikel |
Sprache: | tur |
Schlagworte: | |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | Sanat, rutinleşmenin körelttiği dünyayı, farklı açılardan yeniden görmemizi sağlarken verili olanı genellikle dışlar, formunu bozar ve başka bir biçimde tekrardan üretir. Sanatçı, dünyayı ve insanı dilde deneyimlerken körelen algılama biçimimizi sağaltmak uğruna metaforik dönüştürmeler de yapar. Genellikle don değiştirme, tebdil-i kıyafet etme, başka bir varlığa dönüşme gibi motifler; masallar ve mitoslardan beri en çok kullanılan dönüştürme figürleridir.
Orhan Pamuk Beyaz Kale'de geleneksel anlamdaki bu metaforik yer değiştirme deneyimlerinden faydalanmakla birlikte; kökensel olarak efendi/lik ve kölelik kavramlarının göreceliliğini ve birbirinin nasıl gölge arketipi, öbür-yüz'ü olduğunu anlatır. Felsefi anlamda ise köle, nesnenin verili yanlarını dönüştürerek efendisinin kullanımına uygun hale getirirken aslında kendini de yeniden kurgular, yaratır. Efendi ise, nesne aracılığı ile bağlantı kurduğu köle'ye daima bağımlı kalır.
Makalede, Beyaz Kale romanındaki bu metaforik dönüştürme süreçleri efendi-köle diyalektiği bakımından incelenecektir
Art usually excludes, deforms or re-produces the given as it
allows us to see the world not through automatized perception but
from fresh and different perspectives. As the artist linguistically
represents the world and the human being, he engages in
metaphorical transformation in order to refresh our dulled way of
perception. Since the time of myths and fairy tales, the most
commonly used transformation figures are motifs like the exchange of
underpants, putting on a disguise or transformation into another
being.
In The White Castle Orhan Pamuk makes use of this metaphorical
transformation tradition on the one hand, but on the other, he draws
attention to the relativity of the master/slave dichotomy and to how
one is the shadow archetype, the counterpart of the other. In a
philosophical sense, the slave recreates himself as he transforms the
given sides of objects so that his master can use them. This leaves the
master dependent on the slave, whom he interacts with through the
agency of the said object.
This article analyzes these processes of metaphorical transformation in
The White Castle from the perspective of the master-slave dialectic. |
---|---|
ISSN: | 1301-0549 |