Sûf hareketi açısından Mescid-i Aksâ ve İsrâ’nın irfânî boyutu
Kudüs’ün zühd/sûf hareketi tarihinde özel bir yeri vardır: Burası, İbrahim Halilullah’ın yeri, peygamberlerin diyarı, Zühd peygamberi İsa'nın şehridir. İbn Abbas’a göre Beyt’ü-l Mukaddesi, Peygamberler bina ettiler ve buraya yerleştiler. Şehir, Filistin'in başkenti olarak İslami dönemden i...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Journal of Analytic Divinity 2019, Vol.3 (1), p.7-19 |
---|---|
1. Verfasser: | |
Format: | Artikel |
Sprache: | tur |
Schlagworte: | |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | Kudüs’ün zühd/sûf hareketi tarihinde özel bir yeri vardır: Burası, İbrahim Halilullah’ın yeri, peygamberlerin diyarı, Zühd peygamberi İsa'nın şehridir. İbn Abbas’a göre Beyt’ü-l Mukaddesi, Peygamberler bina ettiler ve buraya yerleştiler. Şehir, Filistin'in başkenti olarak İslami dönemden itibaren semavi geleneklerin ve medeniyetlerin buluşma yeri oldu.
Müslümanlar, Kudüs'e bağlılıklarını, onu himaye ederek gösterdiler. Peygamberlerin yanı sıra diğer semavî gelenekler arasında da ayrım yapmadılar. Kudüs’ün kadim eserlerinden biri kuşkusuz Süleyman Mescidi'dir. Kubbetu’s-Sahra da buradadır. Mescid’in mihrabı üzerinde; "Biz seni yeryüzüne halife kıldık, insanlar arasında hak ile hükmet" yazılıdır.
Evliya Çelebi Seyahatnâme’de Kudüs'ü anlatır. Mi’râc yeri, ilk kıble, ziyaretgâh, nefis tezkiyesi, kalp tasfiyesi yapılan bir ibadetgâh olduğundan söz eder. Ona göre; Rabiatu’l-Adevîyye, Gazâlî, İbn'ül Arabî gibi çokça ilim-düşünce önderinin yolu Kudüs'e düşmüştür. Kudüs hâlâ fukarânın (mutasavvıflar) Kâbesi'dir. Şehrin duvarları İran'ın Kahkaha Kalesi gibidir, mimarisi ise olağanüstüdür. Öyle ki, Hz. Süleyman Mescid-i Aksa'yı adeta devlere, insanüstü varlıklara yaptırmıştır.
Kudüs, sûf hareketi için neden bu kadar önemlidir? İşte çalışmamızda mi’râc hadisesinden yola çıkarak insanın benlikten Allah'a yolculuğunu, özgürlüğü için masivadan sıyrılıp Allah'a yaklaşmasını ve tevhidi ikame etmesini ele alacak, bilimsel yöntemle konuyu analiz ederek aynı zamanda insanlığın özgürlük ve adalet arayışını Kudüs’ün mi’râc misyonu ile tevhid etmeye çalışacağız.
İsrânın irfânî boyutu ile semavi geleneklerin müntesipleri, bir insanî müşterek etrafında barışı gerçekleştirebilecek, kendi özüne örttüğü perdeleri kaldırıp nefsinin kötülüklerinden arınarak kemal mertebelerine uruc edeceklerdir. Bu kemâl mertebeleri, kulun manevi bir eğitimle kalbini hikmete doyurup ruhun yüksek hakikatlerine ulaşmak ve dînî vecîbelere ruhî derinlikler kazandırarak manen tekemmül etmekle mümkün olabilir. Zira mi’râc, insanlığın yükselişi, hakikate ulaşmasıdır. O bakımdan Allah’ın elçisi hakikati telakki yeteneğini elde etmesi için mi’râctan önce inşirah suresinin sırrına mazhar kılındı. Mi’râcda ilahi sırları ve lâtif manzaraları izleyeceği için göğsü açılıp arındırıldı, ilim ve hikmetin ruhaniyetiyle dolduruldu. İşte isrânın irfanî boyutunda kul, riyazat, meşakkat ve mücâhedenin bütün kademelerinden geçerek manevi ameliyelerle ancak bu yükselişi gerçekleştirebilir.
Çalışmamızda, yüz yıldır Osmanlı’dan |
---|---|
ISSN: | 2602-3792 2602-3792 |