The Problem of Great Sin in al-Jassās’ Works / Cessâs’ın Eserlerinde Büyük Günah Meselesi

The political turmoil at the end of the period of Righteous Caliphs and in the early periods of the Umayyads had left the Islamic community facing factionalism and civil war. Accordingly, people have witnessed that the acts considered among the great sins such as assassination may be committed even...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Tasavvur-Tekirdağ İlahiyat dergisi 2018-01, Vol.4 (2), p.760
1. Verfasser: Yılmaz, Ömer
Format: Artikel
Sprache:tur
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:The political turmoil at the end of the period of Righteous Caliphs and in the early periods of the Umayyads had left the Islamic community facing factionalism and civil war. Accordingly, people have witnessed that the acts considered among the great sins such as assassination may be committed even by companions of the Prophet (pbuh). This situation brought the question on the status of believers who committed great sins in this World and in the Hereafter, to the agenda of scholars. The Kharijis and the Mu’tazila did not consider the person who committed A great sin among the believers. According to the Ahl al-Sunna and Al-Jassās, to commit a great sin does not cause the exclusion of the person from religion. Al-Jassās has taken into account the issue of great sin, when dealing with the issues of general term, specialization of the cause and infallibilism in diligence (al-ijtihād), since it constitutes the theological (Kalāmī) side of the subject. Although al-Jassās’ followed a line close to Mu’tazila in the aforementioned matters concerning the jurisprudence, he defended the view of Abū Hanīfah in his approach to the person who committed a great sin. His approach to the matter of great sin also clarifies the relationship between islamic law and Islamic thought. Hulefâ-i râşidîn döneminin sonlarında ve Emevilerin ilk dönemlerindeki siyasi çalkantılar, İslam toplumunu hizipleşme ve iç savaşla karşı karşıya bırakmıştır. Buna bağlı olarak adam öldürme gibi büyük günahlar arasında sayılan fiillerin sahâbe nesline mensup insanlardan da sadır olabildiği görülmüştür. Bu durum, ehli kıble içerisinde yer aldığı halde büyük günah işleyenlerin dini durumunu ve ahiretteki akıbetini âlimlerin gündemine getirmiştir. Hâricîler ve Mu’tezile büyük günah işleyen kişiyi “mümin” olarak görmemişlerdir. Ehl-i sünnete nispet edilen ve Cessâs’ın (ö. 370/981) da desteklediği görüş, büyük günahın kişiyi iman dairesinden dışarı çıkarmadığı yönündedir. Nitekim o; âm lafzın kapsamı, illetin tahsisi ve ictihadda isâbet meselelerini ele alırken konunun kelâmî yönünü teşkil etmesi dolayısıyla büyük günah meselesini de gündemine almıştır. Ancak Cessâs, fıkıh usûlüne ilişkin anılan konularda Mu’tezile’ye yakın bir çizgiyi takip ettiği halde, büyük günah işleyen kişiye olan yaklaşımında Ebû Hanîfe’ye isnad ettiği görüşü savunmuştur. Onun büyük günah meselesine yaklaşımı aynı zamanda fıkıh usûlü ile kelâm arasındaki ilişkiye de açıklık kazandırmaktadır.
ISSN:2619-9130