Language of the Self Through Art and Representation: “My Name is Red” / Sanat ve Temsil Aracılığıyla Kimliğin Dili: “Benim Adım Kırmızı”

In his My Name is Red, Pamuk's clever use of metafiction shows that the novel responds to problems of plurality, inclusivity, and exclusivism concerning the theoretical debates on belonging, identity, and secularism in the nation-state. In the present study, we first show that the novel's...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Humanitas 2019-01, Vol.7 (13), p.79
1. Verfasser: Hüseyin Ekrem Ulus
Format: Artikel
Sprache:eng
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:In his My Name is Red, Pamuk's clever use of metafiction shows that the novel responds to problems of plurality, inclusivity, and exclusivism concerning the theoretical debates on belonging, identity, and secularism in the nation-state. In the present study, we first show that the novel's statement is expressed via the inherent plurality of the narrative, achieved through constantly shifting perceptions and the use of several unexpected narrators in the novel. Second, we find such a pluralist use of metafiction quite significant, because the novel not only gives voice to the underrepresented, but also because Pamuk's metafiction offers an alternative and more plural, inclusive and democratic understanding of self-reflexivity. Metafiction in Pamuk's sense can make meaningful contributions to theory and its capacity to better understand modern, cosmopolitan and multicultural nations. Benim Adım Kırmızı romanında Pamuk’un üstkurmaca kullanımı ulus-devlet bünyesinde aidiyet, kimlik ve sekülerizm üzerine teorik tartışmalarla doğrudan ilişkili olduğu gibi, çoğulculuk, kapsayıcılık ve dışlayıcılık gibi önemli kimlik meselelerine roman formu aracılığıyla bir cevap niteliği de taşır. Bu çalışma ilk olarak romanın kimlikleri sorgulayan politik duruşunun yapısal olarak anlatının çoğulculuğu ile olan bağlantısını ve bu bağın romanda sürekli değişen bakış açıları ve sıradışı/beklenmedik anlatıcılar aracılığıyla nasıl geliştirildiğini açıklar. Makale üstkurmacanın çoğulcu bir perspektifle kullanılmasının politik önemini ve temsil meselesi ile ilişkisini gösterdikten sonra Benim Adım Kırmızı eserinin alternatif olarak nasıl daha kapsayıcı, çoğulcu ve demokratik bir anlatı sunduğunu gösterir. Bu bakımdan Pamuk’un üstkurmacayı çoğulcu bir şekilde kullanması modern, kozmopolitan ve çokkültürlü ulus-devlet yapısının anlaşılabilmesi bakımından önemli olduğu gibi, bu alanda süregelen teorik tartışmalara da yazın ve roman aracılığıyla özgün bir katkı sunar.
ISSN:2147-088X
2645-8837
DOI:10.20304/humanitas.461216