MICHAL SOKOLNICKI’NIN “ANKARA GÜNLÜĞÜ”

Michal Sokolnicki, Polonyalı bir tarihçi ve diplomat, 1936–1945 arasında Polonya’nın Türkiye Büyükelçisi (Polonya’nın işgalinden itibaren de Polonya Sürgün Hükümeti’nin temsilcisi) ve diplomatik çevrelerde sayılan bir kişilikti. II. Dünya Savaşı’nın bitişinin ardından Komünist Polonya’ya dönmeyi red...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Humanitas (Namık Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi) 2017-12, Vol.5 (10), p.363-378
1. Verfasser: Baş, Osman Fırat
Format: Artikel
Sprache:tur
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:Michal Sokolnicki, Polonyalı bir tarihçi ve diplomat, 1936–1945 arasında Polonya’nın Türkiye Büyükelçisi (Polonya’nın işgalinden itibaren de Polonya Sürgün Hükümeti’nin temsilcisi) ve diplomatik çevrelerde sayılan bir kişilikti. II. Dünya Savaşı’nın bitişinin ardından Komünist Polonya’ya dönmeyi reddedip bunun yerine A.Ü.’de hoca olmayı seçmişti. Ankara’da öldü ve Cebeci Asri Mezarlığı’na gömüldü. Ankara Günlüğü, Türkiye ve Polonya arasında tarihsel olarak iyi ilişkilerin yeni bir kanıtını ortaya koymaktadır. Ankara, savaşın ta en başından itibaren tarafsızlığını koruma uğraşında olsa da, (Polonyalı mültecilerin ve Polonya altın rezervinin toprakları üzerinden gizli sevkiyatı da dâhil olmak üzere) birçok önemli görevin gerçekleştirilmesinde Büyükelçi Sokolnicki’ye destek olmuştur. Ayrıca Türk hükümeti, Moskova’da Polonyalı esirler için de girişimde bulunmuştur. Bu olayların hepsi aşağıda, Ankara Günlüğü’nü temel alan bir makalede özetlenmektedir. Bazen ayrıntılar bütün kadar önemli olabilir, örneğin dipnotların biri ilginç gelebilecek bir bilgi – Bakan Saraçoğlu’nun 12 Aralık 1923 tarihli meclis konuşmasının zabtını içermektedir. Bu konuşmasında bakan, teşrifat nazırının, kordiplomatiğin sarayda kabulü sırasında Türkiye’nin Polonya’nın taksimini kabul etmediğini diplomatik olarak ifade edebilmek için, “bir seferinde”, orada bulunmayan Leh elçisini sorduğunu hatırlatmaktadır. Bu hatırlatma, böyle bir adet olduğuna dair on dokuzuncu yüzyıl başlarından herhangi bir kayıt olmadığı için doğruluğu geniş bir tarihçi grubu tarafından sorgulanan bu hikâyenin ilk yazılı kaydı olarak kabul edilmelidir.
ISSN:2147-088X
DOI:10.20304/humanitas.339568