Pozitif cerrahi sınırın uzunluğu ve tümör derecesinin prostatektomi sonrası biyokimyasal nükse etkisi var mıdır?

Amaç: Radikal prostatektomi (RP) sonrasında cerrahi sınır (CS) pozitifliği saptanan hastaların tümünde biyokimyasal nüks (BKN) gelişmemektedir. Çalışmamızın amacı kliniğimizde RP uygulanan hastalarda saptanan pozitif CS’deki uzunluk, yaygınlık ve Gleason derecesi gibi ek özelliklerin BKN’ye olan etk...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Üroonkoloji bülteni 2017, Vol.16 (3), p.86-91
Hauptverfasser: Gönül,İpek Işık, Acar,Cenk İsmail, Koparal,Murat Yavuz, Öğüt,Betül, Tokat,Eda, Bıçaklıoğlu,Fatih, Batur,Ali Furkan, Sözen,Tevfik Sinan
Format: Artikel
Sprache:tur
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:Amaç: Radikal prostatektomi (RP) sonrasında cerrahi sınır (CS) pozitifliği saptanan hastaların tümünde biyokimyasal nüks (BKN) gelişmemektedir. Çalışmamızın amacı kliniğimizde RP uygulanan hastalarda saptanan pozitif CS’deki uzunluk, yaygınlık ve Gleason derecesi gibi ek özelliklerin BKN’ye olan etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Kliniğimiz RP veri tabanına kayıtlı ve Ağustos 2001- Ocak 2015 tarihleri arasında retropubik RP uygulanan takipli hastalardan patolojik evreleri pT2-3aN0M0 olan ve CS pozitifliği saptanan 56 hastanın klinikopatolojik verileri ve CS özellikleri incelenerek BKN ile olan ilişkisi istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Hastaların takip süreleri ortalama 39,4 (13-208) ay idi. Hastaların 17’sinde (%30,3) BKN saptandı. BKN saptanan hastaların tanı sırasındaki prostat spesifik antijen düzeyleri, tümör hacimleri ve tümör yüzdelerinin anlamlı olarak daha yüksek olduğu görüldü (p0,05). Sonuç: CS pozitifliği BKN için önemli faktörlerden biridir. Ancak CS pozitif saptanan hastalar oldukça heterojen bir grup olup, tüm hastaların aynı şekilde tedavi edilmemeleri gerektiği aşikardır. CS yaygınlığı, uzunluğu, Gleason skoru ve derecesi gibi ek CS özelliklerinin değerlendirilip, hastaların risk gruplarına göre ayrılarak adjuvan tedavi kararının verilmesi akılcı gözükmektedir.
ISSN:2147-2122
2147-2270
DOI:10.4274/uob.859