Hanefî ve zâhirî usûlcülerin Kur’ân’ın âmm lafızlarının delâleti ve haber-i vâhidle tahsîsine ilişkin görüşlerinin fıkhî düzenlemelere etkisi
Âmm lafızların kullanımda fertlerinin hepsine delâletinin kat‘îliği ve zannîliği hususu usûlcüler arasında tartışmalıdır. Hanefî usûlcüler âmm lafzın tüm fertlerine delâletini kat‘î olarak görür ve başlangıçta kat‘î bir delille tahsîs edilmedikçe zannî bir delille tahsîse uğratılamayacağı görüşünü s...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Cumhuriyet ilahiyat dergisi 2020-06, Vol.24 (1), p.5-25 |
---|---|
1. Verfasser: | |
Format: | Artikel |
Sprache: | eng |
Schlagworte: | |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | Âmm lafızların kullanımda fertlerinin hepsine delâletinin kat‘îliği ve zannîliği hususu usûlcüler arasında tartışmalıdır. Hanefî usûlcüler âmm lafzın tüm fertlerine delâletini kat‘î olarak görür ve başlangıçta kat‘î bir delille tahsîs edilmedikçe zannî bir delille tahsîse uğratılamayacağı görüşünü savunurlar. Zâhirî usûlcüler de hanefîler gibi âmm lafzın fertlerinin tamamına delâletinin kat‘î olduğunu ve tahsîsinin yine kendi derecesindeki başka bir delille olabileceğini savunurlar. İki grup arasındaki temel fark haber-i vâhidin sübût itibarıyla zannî bir delil mi yoksa kat‘î bir delil mi olduğu meselesinde odaklanır. Hanefîlere göre haber-i vâhid zannî bir delildir ve Kur’an’daki âmm lafızlar başlangıç itibarıyla başka kat‘î bir delille tahsîs edilmezse haber-i vâhidle tahsîs edilemez. Zâhirîlere göre ise haber-i vâhid kat‘î bir delil olup Kur’an’daki âmm lafızları tahsîs edebilir. Bu çalışmada iki mezhebin usûlcülerinin Kur’an’daki âmm lafızların delâleti ve haber-i vâhidle tahsîsine ilişkin görüşlerinin mukayesesi yapılıp daha sonra aradaki ihtilafın fıkhî düzenlemelere etkisi incelenmektedir. Buna göre çalışmada namazda Fatiha suresini okumanın hükmü, hısımlık oluşturan süt emme sayısı, bâin talâkla boşanan kadınların hakları ve ölüm cezasının Harem bölgesinde infazı meseleleri üzerinden iki mezhebin yaklaşımları mukayese edilmektedir.
Özet: Bu çalışmanın amacı Amr Osman tarafından 2010 yılında tamamlanan The History and Doctrine of the Ẓāhirī Madhhab isimli doktora tezindeki bir iddianın hatalı olduğunu ortaya koymaya çalışmaktır. Amr Osman, çalışmasında özetle klasik sınıflandırmada mezheplerin ehl-i hadis ve ehl-i re’ye mensubiyetinin yanlış konumlandırıldığını iddia eder. Ona göre Zâhirî mezhebi bilinenin aksine ehl-i hadis içerisinden çıkan mezheplere değil Hanefî mezhebine daha yakındır. Bu çalışmada onun iddiasını desteklemek üzere dayandığı argümanlardan bir tanesi ele alınarak iddiasının isabetsiz olduğu ispatlanmaya çalışılmaktadır. Osman, Hanefî ve Zâhirî mezheplerinin âmm lafızların; kullanımda, tüm fertlerine şamil olması ve yine kapsamındaki tüm fertlerine delâletinin kesinliği yönündeki ortak görüşlerini esas alarak zâhirîlerin hanefîlere daha yakın olduklarını iddia eder. Bu aşamada her iki mezhebin görüşü ortak olsa da hanefîler sübûtunu zannî kabul ettikleri haber-i vâhidlerle Kur’an’ın umûmî ifadelerinin tahsîs edilebileceği görüşünü reddederler. Hâlbuki zâhirîlere göre haber-i vâhidlerin sübûtu tıpkı mütevâtir haberler gibi kesindir |
---|---|
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |
DOI: | 10.18505/cuid.686572 |