İsrail’in Kuruluşunun Teolojik Meşruiyet Sorunu: 1967 Altı Gün Savaşları Bağlamında Bir Soruşturma
Devletlerin kendi kuruluşlarına teolojik nedenler bulmaları özellikle modernlik öncesi dönemde yaygın bir durumdur. Ancak modern dönemlerde de dinsel temelli politik iktidarlar devletin kuruluşu ile teolojik temeller ve amaçlar arasında bir ilişki kurarlar. Teolojik nedenler arasında önemli dayanak...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Eskiyeni 2021-03 (43), p.351-370 |
---|---|
1. Verfasser: | |
Format: | Artikel |
Sprache: | eng |
Schlagworte: | |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | Devletlerin kendi kuruluşlarına teolojik nedenler bulmaları özellikle modernlik öncesi dönemde yaygın bir durumdur. Ancak modern dönemlerde de dinsel temelli politik iktidarlar devletin kuruluşu ile teolojik temeller ve amaçlar arasında bir ilişki kurarlar. Teolojik nedenler arasında önemli dayanak noktalarından biri Mesih beklentisi ve inancıdır. Bu bağlamda Yahudi inancında Mesih beklentisi inancı ve Tanrı eliyle vaat edilen topraklarda bir Yahudi devletin kurulması önemli bir idealdir. Teodor Herzl’in 1897’de Bazzel konferansıyla başlattığı siyasal Siyonizm, özü itibariyle laik, ırkçı, seküler bir harekettir. İsrail Devleti Tanrı eliyle kurulmadığı için Yahudiler arasında derin tartışmalara sebep olmuştur.Bu makalede İsrail’in bir devlet olarak kuruluşunun teo-politik meşruiyet sorunu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. 1948 yılında laik ve seküler iddialarla kurulan İsrail, kurulduğu günden bu yana kuruluşunu teolojik olarak meşrulaştırmak istemiştir. 1967 yılında gerçekleşen Altı Gün Savaşları Siyonistler tarafından İsrail’in kuruluşunun teolojik tasdiki olarak yorumlanmıştır. 1950’li yıllarda İsrail Hükümetinin Başbakanı David Ben-Gurion’un bu yorumda politik aktör anlamında öncü rolü oynadığı görülmektedir. Kitabı Mukaddes anlatıları, Ben Gurion’un gündelik teo-politik retoriğine yapı, araç ve söylem olarak hizmet etmiştir. Ulusalcı Dinî Parti/Hareket 1967’den beri işgal edilen topraklardaki yerleşim politikasını, kendilerinin ne politik duruşunu ne de inançlarını paylaşan diğer İsrailli Yahudilere büyük oranda benimsetebilmeyi başardığı görülmektedir. Onlara göre bu zafer dünyadaki çoğu Yahudi’nin İsrail’e aidiyet hissini pekiştirmiş, İsrail halkının iyimserliğini ve umudu yeniden canlandırmış ve bu durum ilahi ve mucizevi bir müdahale, Siyonist girişimin onaylanma nişanesi olarak görülmüştür. Bundan böyle ne dindar Yahudiler ne de dindar olmayan laik-seküler Yahudiler “ilk peygamberlerin toprağına” bu dönüşün onaylanma nişanesini görmezlikten gelebilirdi.1967 Altı Gün Savaşları’nın meydana getirdiği büyük değişiklikler, gerek Yahudilerin devletinin bir Yahudi devletine dönüştüğünü gören din adamları, gerekse geleneksel olarak devletin laik tanımına bağlanmış bulunan din adamı olmayanlar üzerinde derin dinsel-siyasal yankılar yapmıştır. Bunun sonucu da Yahudi devleti ile Yahudi toprağı ikiliğinin ortadan kalkması olmuştur. Altı Gün Savaşları’ndan önceki durum ile sonraki durum arasındaki değişim de bunun en açık kanıtı sayılmıştır. Artık İsrail |
---|---|
ISSN: | 2636-8536 |
DOI: | 10.37697/eskiyeni.856848 |