Treatment results of vulvar intraepithelial neoplasia in 16 women

Vulvar intraepitelyal neoplazilerin cerrahi tedavi sonrası klinik sonuçları. Vulvar intraepitelyal neoplazi saptanan 16 olgu araştırıldı. Histolojik tanıda Uluslararası Vulvavajinal Çalışma Grubu Topluluğu sınıflaması kullanıldı. Tüm olguların vulvar muayenesinde unifokal lezyon saptandı. Lezyonlar...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Gynecology, obstetrics & reproductive medicine : GORM obstetrics & reproductive medicine : GORM, 2008-12, Vol.14 (3), p.186-188
Hauptverfasser: TANER, Cüneyt Eftal, GÖKULU, Şevki Göksun, ŞENYUVA, İrem
Format: Artikel
Sprache:eng
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:Vulvar intraepitelyal neoplazilerin cerrahi tedavi sonrası klinik sonuçları. Vulvar intraepitelyal neoplazi saptanan 16 olgu araştırıldı. Histolojik tanıda Uluslararası Vulvavajinal Çalışma Grubu Topluluğu sınıflaması kullanıldı. Tüm olguların vulvar muayenesinde unifokal lezyon saptandı. Lezyonlar 13 olguda (%81,5) beyaz, 2 olguda (%12,5) papiller, bir olguda (%6) ülseratif olarak gözlendi. Tüm vulvar lezyon-ların çapı 2 cm'den küçük idi. VİN 1 saptanan lezyonlara lokal eksizyon, VIN2 ve VIN3 saptanan lezyonlarda basit vulvektomi uygulandı. VIN3 saptanan ve cerrahi tedaviyi reddeden bir olguda Imiquimod tedavisi uygulandı. VİN 3 saptanan ve cerrahi tedavi uygulanan bir diğer olguda vulvektomi sonrasında insitu karsinom saptandı. Tüm olguların takip periyodunda rekkürens gözlenmedi.Vulvar intraepitelyal neoplaziler cerrahi tedavi edilebilir. Uzun dönem takiplerinin dikkatle yapılması gereklidir. OBJECTIVE: Clinical outcome after surgical treatment of vulvar intraepithelial neoplasia (VIN). STUDY DESIGN; 16 women with vulvar intraepithelial neoplasia were reviewed. Histologic diagnosis was based on classification of the International Society for the Study of Vulvovaginal Diseases (ISSVD). RESULTS: All cases had unifocal lesions in vulvar examination. In 13 cases (81,5%) lesions were white, in 2 cases (12,5%) lesions were papillary in apprereance and in a case ( 6%) there was an ulcerative lesion. In all cases diameter of the vulvar lesions were less than 2 cm. Local excision was performed for VIN 1 lesions. VIN2 and VIN3 lesions underwent simple vulvectomy. Imiquimod therapy was prefferred for a case with VIN3 lesion who refused surgery. In a case with VIN3 lesion squamous cell carcinoma in situ diagnosed after vulvectomy operation. Recurrence of disease has not yet been diagnosed during the follow up period. CONCLUSION: VIN lesions should be surgically treated and careful long term surveillence is mandatory.
ISSN:1300-4751