Hanefî usûlcülere göre Hz. Peygamber’in fiileri ve ictihadları -Hicrî V. asır özelinde

Hanefi Usûlcülere Göre Hz. Peygamber’in Fiileri ve İctihadları” isimli bu çalışmada, Hanefi usûl geleneğinin klasik şekil ve muhtevasını kazandığı hicrî beşinci asırda yaşayan Debûsî (ö. 430/1039), Pezdevî (ö. 482/1089) ve Serahsî (ö. 483/1090) tarafından telif edilen usûl eserleri merkeze alınarak...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Hadith (Online) 2021-12, Vol.2021 (7), p.105-125
1. Verfasser: Demir,Serkan
Format: Artikel
Sprache:ara ; tur
Schlagworte:
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:Hanefi Usûlcülere Göre Hz. Peygamber’in Fiileri ve İctihadları” isimli bu çalışmada, Hanefi usûl geleneğinin klasik şekil ve muhtevasını kazandığı hicrî beşinci asırda yaşayan Debûsî (ö. 430/1039), Pezdevî (ö. 482/1089) ve Serahsî (ö. 483/1090) tarafından telif edilen usûl eserleri merkeze alınarak Hanefi usûlcülerin Hz. Peygamber’in fiilleri ve ictihadları hakkındaki görüşleri bizzat kendi kaynaklarından tespit edilmeye çalışılmıştır. Hanefi usûlcüler bir fiilin Allah Resûlü tarafından yapılmasının o fiilin mubahlığına delâlet edeceğini; fiilin vâcip veya farz olduğuna hükmedebilmek için ise hârici bir karineye ihtiyaç olduğu savunmuşlardır. Hanefî usûlcüler ayrıca Hz. Peygamber’in dinî bir gaye ile yaptığı tüm fiillerde ümmete örnek olduğunu ilgili fiilin Hz. Peygamber’e hass olduğunu söyleyebilmek için bir delil olması gerektiğini savunmuşlardır. Hz. Peygamber’in ictihadlarını ise vahiy ile ilişkisini esas alarak inceleyen Hanefî usûlcüler, Allah Resûlü’nün re’y kaynaklı ictihadlarının vahiy kontrolünde olduğunu savunurlar. Debûsî, Allah Resûlü’nün ictihadlarını “vahy-i hafî”, olarak adlandırırken Pezdevî, “vahy-i bâtın”, Serahsî ise “şibhü’l-vahy” diye adlandırmayı uygun bulmuştur. Usûl müellifleri Hz. Peygamber'in ictihadları için kullanılan bu adlandırmalarla Allah Resûlü’nün ictihadlarının vahiy neticesinde ortaya konmadığını ancak vahyin kontrolünden de uzak olmadığını göstermeyi amaçlamışlardır.
ISSN:2667-5455
2667-5455
DOI:10.5281/zenodo.5812452