Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin “Me‘ârîcü’n- nüfûs” Adlı Eseri Bağlamında Nefsin Mahiyeti ve Özellikleri

Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlardır. Böylece insana verebileceği muhtemel zararları gidermek için farklı terbiye metodları ile nefsi düzeltmeye çalışmışlardır. Hicri VI. asrın mutasavvıflarından olan Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’n...

Ausführliche Beschreibung

Gespeichert in:
Bibliographische Detailangaben
Veröffentlicht in:Van İlahiyat Dergisi 2023-06, Vol.11 (18), p.140-150
1. Verfasser: TAY, Ömer
Format: Artikel
Sprache:eng
Online-Zugang:Volltext
Tags: Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
Beschreibung
Zusammenfassung:Sûfîler, temelde nefsin özellikleri, insan hayatına olumlu ve olumsuz etkileri üzerinde durmuşlardır. Böylece insana verebileceği muhtemel zararları gidermek için farklı terbiye metodları ile nefsi düzeltmeye çalışmışlardır. Hicri VI. asrın mutasavvıflarından olan Muhammed b. Abdulmelik ed-Deylemî’nin (öl. 589/1197) nefse yaklaşımını ele aldığımız bu çalışmanın temel gayesi, insan üzerinde etkileri olan nefsin mânevî âlemdeki yükseliş aşamalarını Deylemî merkezli incelemektir. Çalışmada Deylemî’nin Me‘ârîcü’n-nüfûs adlı Arapça el yazma risalesi esas alınarak nefsin mahiyeti, özellikleri ve mânevî âlemde uğradığı makamları konu edinmiştir. Deylemî, risalesinde nefsin rûhânî âlemde uğradığı makamları kendine has bir yorum ve yaklaşımla izah etmiş ve eserini bu isimle adlandırmıştır. Ayrıca çalışmada Deylemî’nin nefis ile ilgili görüşleri merkeze alınmış gerektiği yerlerde kelamcı, filozof ve diğer sûfîlerin görüşlerine yer verilmiştir. Deylemî bu eserinde mücâhede ve riyâzete dikkat edildiği halde nefsin mânevî âlemde yükseleceğini belirtmiştir. Ayrıca cismânî olan nefsin bu sayede latif hale gelebileceğini beyan etmiştir. Deylemî’ye göre nefiste temelde sekiz sıfat bulu nûr ve bu sıfatlar gereksiz yere insan nefsine konulmamıştır. Bunların her birinin insanın mânevî âlemde yükselmesi için birer görevi vardır. Ancak her ne kadar bu sıfatlar özünde gelişmeye ve eğitilmeye müsait iseler de bunlar kendi haline bırakıldığı takdirde ya yerlerinde sayar ya da kötüye meylettikleri görülür. Deylemî, insanoğlunun topraktan yaratılması itibariyle nefsin cismânî olduğunu bu yüzden ona rûhânî demenin doğru olmadığını ancak Allah’ın bu toprak maddesini bazı aşamalardan geçirmesinden ötürü insan nefsinin mahiyetinin latif bir hava halini aldığını ifade eder. Deylemî, nefsin bu halleri yaşamasının tamamen mânevî âlemde gerçekleştiğini, bedenden ayrılmasının söz konusu olmadığını çünkü nefsin bedene can verdiğini ondan ayrıldığı an bedenin öldüğünü söyler. Bunu güneşin ışınlarına benzeten Deylemî, insanoğlunun nefsinin, mutmainne mertebesine ulaştıktan sonra farklı derecelerde parladığını öyle ki güneşten daha güçlü bir şekilde melekût âleminde münevver haline geldiğini ifade eder. Zira güneş gökte olduğu halde ışınları yere kadar inebildiği gibi nefis de bedende kaldığı halde mânevî âlemde nûrunun dolaşması mümkündür. Mânevî âlemde yükselmede murâkabenin hayli fazla etkisinin olduğunu düşünen Deylemî, kulda aydınlanmanın meleke haline gelebilmesi ve devam edebilmesi için k
ISSN:2667-615X
2667-615X
DOI:10.54893/vanid.1271820