Türk Ticaret Kanunu m. 105/2 Hükmünü Milletlerarası Usul Hukuku Bakımından Münhasır Yetki Kuralı Olarak Değerlendiren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Kararlarının Düşündürdükleri: Münhasır Yetki Kavramı Perspektifinden Bir Eleştiri
Acente, müvekkili adı ve hesabına sürekli olarak sözleşmeler akdeden veya bu sözleşmelerin kurulmasına aracılık eden bağımsız tacir yardımcısıdır. Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ayrıntılı şekilde düzenlenen acentelere kanunda tanınan yetkilerden biri de müvekkillerini davada temsil edebilmektir. TTK...
Gespeichert in:
Veröffentlicht in: | Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi 2024-06, Vol.30 (1), p.229-249 |
---|---|
Hauptverfasser: | , |
Format: | Artikel |
Sprache: | eng |
Online-Zugang: | Volltext |
Tags: |
Tag hinzufügen
Keine Tags, Fügen Sie den ersten Tag hinzu!
|
Zusammenfassung: | Acente, müvekkili adı ve hesabına sürekli olarak sözleşmeler akdeden veya bu sözleşmelerin kurulmasına aracılık eden bağımsız tacir yardımcısıdır. Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ayrıntılı şekilde düzenlenen acentelere kanunda tanınan yetkilerden biri de müvekkillerini davada temsil edebilmektir. TTK m. 105/2 hükmüne göre aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Hüküm ayrıca yabancı tacirler adına acentelik yapanlar bakımından özel bir düzenleme getirerek, bu acenteler hakkındaki sözleşmelerde yer alan bu hükme aykırı şartların geçersiz olacağını da öngörmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yakın tarihte verdiği çeşitli kararlarda bu hükmün milletlerarası usul hukuku anlamında bir münhasır yetki kuralı olduğunu savunmaktadır. Bu yorumun yerinde olup olmadığı konusu, çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Bu çerçevede, çalışmamızda öncelikle TTK m. 105/2 hükmünde düzenlenen bu temsil yetkisine dair kısaca bilgi verilecek, sonrasında Yargıtay’ın söz konusu kararlarında yaptığı tespitlere değinilecek, akabinde münhasır yetki kurallarının temel özellikleri kısaca ele alındıktan sonra Yargıtay’ın yaptığı tespitlerin bu temel özelliklerle uyum arz etmediği yönündeki görüşümüz ortaya konacaktır. |
---|---|
ISSN: | 2146-0590 |
DOI: | 10.33433/maruhad.1422666 |